All'Interno

Yıldırım Kocacıklıoğlu 1937 yılında İstanbul'da doğdu. Daha sonra Mimar Sinan Üniversitesi Güzel Sanatlar Fakültesi adını alacak olan DGS Akademisi İç Mimarlık Bölümü’nden 1962 yılında mezun olduktan sonra aynı yıl ortağı Turhan Uncuoğlu ile birlikte Interno’yu kurdu. Sayısız mekân ve tasarım eserinde “kapsamlı projelendirme ve üretim” yöntemini uygulayan Yıldırım Kocacıklıoğlu, yarım asır boyunca süren disiplinlerarası bir buluşma noktası yarattı. Bu, tüm zanaatkarların ve son kullanıcıların mekânların yapımında yer almalarını ve birbirlerinden öğrenmelerini sağladı.

Bu firma altında, ortaklarının vizyoner bakış açıları, İtalya’ya yaptıkları seyahatler, Domus gibi dergilerin etkisi, Marcel Breuer ve Gio Ponti gibi zamanın önemli tasarımcı ve mimarların projelerini özümsemeleri neticesinde üretimi ve satışı daha önce Türkiye’de denenmemiş bir dizi modern mobilya tasarımı yarattılar. Breuer ve Le Corbusier gibi erken Modernistlerin mobilya tasarımlarının reprodüksiyonları ile birlikte firma ortaklarının bunlardan aldıkları ilhamdan yola çıkarak yarattıkları özgün tasarımlar ve profesyonel bir özenle bir araya getirilen modern aksesuar seçenekleriyle Interno, kısa sürede Türkiye’de eşi benzeri olmayan bir modern tasarım müzesine dönüştü. Farklı disiplinleri bir araya getiren bu tasarımlar, müşterilerine detaylı bir çağdaş yaşam penceresi sunmanın yanı sıra, mağaza pazarlamacılığı açısından da İstanbul’da eğitici bir rol oynadı. Interno, zamanın çok ötesinde bir çizgiyi benimseyerek hem modern mekân anlayışının hem de o dönemde henüz var olmayan modern mobilya endüstrisinin temellerini attı.

Mimarın kendi evi, müşterileri için tasarladığı iç mekânlardan farklı olarak, modernist tasarım estetiğinin en saf formunun vücut bulmuş halidir.

Duvarlardan lake ankastre mobilyalara, duvardan duvara halı ve tavana kadar, çok kısıtlayıcı bir soluk gri renk paleti içinde hepsi tek renkli, kusursuz geometrik formların güçlü varlık gösterdiği bir tuval oluşturuyor. Aydınlatmadan resim asmak için kullanılan desteklere kadar mobilyalardaki her detay, Yıldırım Kocacıklıoğlu’nun engin tasarım dehasının sade ipuçlarını veriyor. Ustalıkla ve heykel gibi işlenmiş mermer yemek masası, bir lake heykel kaidesi, siyah kahve sehpası, yatak odasındaki başlık/bölme/lamba, ayrı ayrı çarpıcı nitelikler taşırken her biri proje bütünlüğüne katkıda bulunan ve nesneleri birbirine bağlayan unsurlardan sadece birkaçı. Minimalist anlamda neredeyse kusursuz olan bu ev, huzurlu bir ortamda sakinlerine kolaylık ve rahatlık sağlıyor. Şaşırtıcı olsa da, böyle bir görünüşe sahip bir mekân, kendi içinde bir dışavurum olduğu kadar mükemmel bir işlevsellik sunarak yaşam biçimini geliştiriyor. Altmış yıla yayılan kariyerinin belki de en ikonik eseri olan bu ev, hiç şüphesiz geriye bir iz bıraktı, geleceğin yolunu açtı ve her zaman eşsiz katkısıyla hatırlanacak.