Bosphorus Mansion

İstanbul'un yemyeşil Yeniköy semtinde bir tepenin üzerine kurulu bu konağın temel özelliği, panoramik Boğaz manzarasına sahip olması. Çocukları büyümüş orta yaşlı bir çiftin ihtiyaçlarını karşılamak için orijinal iç mekânın yeniden tasarlanması gerekiyordu. Birinci katta, oturma odasını ve ev-ofis bölümü/salonu büyütmek için çocuk yatak odaları kaldırıldı. Odalar, gerektiğinde sürgülü meşe panellerle kapatılabilen geniş bir açıklıkla birbirine bağlandı. Zemin katta, bir kahvaltı salonundan başlayarak, daha sonra büyük oturma odasına açılan yemek odasıyla birleşen bir dizi alan birbirine bağlandı. Örneğin, kahvaltı salonu ve yemek odası arasındaki geniş meşe panel sürgülü kapılar gibi ince işçilik ürünü gömme mobilyalar, bu alanlar arasında doğrudan görsel temas sağlamak için tamamen kaydırılıp ortadan kaldırılabiliyor veya bir ayırıcı olarak bırakılabiliyor. Bu, tasarımın, yerden tasarruf sağlayan genişletici niteliklerini öne çıkarıyor. Tüm odalara kazandırılan ayrı nitelikler, odaların bir bütünün parçaları olmasını sağlarken her odanın yaşam potansiyelini de en üst düzeye çıkarıyor.

Sonuç olarak, tüm aile üyeleri, arkadaşlar ve misafirlerin eğlenmesi için esnek sosyal alanlar yaratılarak kültürel gereksinimleri karşılayan güzel bir ev ortaya çıkıyor.